Dr. Sinan GÜZEL - Yaşam Kalitesini Düşüren Ağrılar ve Hipnoterapi
Yaşam Kalitesini Düşüren Ağrılar ve Hipnoterapi
Çoğu zaman modern tıp yaklaşımlarının yeterli ve minimal yan etkili olduğu "Akut" ağrılı durumlarda kısa süreli tedaviler yeterli olmaktadır. Bazı akut ağrılar söz konusu edildiğinde nispeten uzun süreli olmaları, modern yaklaşımın kâr-zarar hesabının zarar lehine çıktığı ya da alerjik reaksiyon gibi tamamen kontrendike (kullanımda yeri olmama) olduğu, ağrının oluşacağının bilindiği cerrahi müdahaleler gibi tıbbi girişimlerde tek başına veya destek tedavi olarak tercih edildiği durumlarda hipnoterapi etkin bir şekilde kullanılabilir ve kullanılmaktadır.
Tüm dünyada hipnoterapiyi kullanan sağlık profesyonellerinin büyük bir çoğunluğunun diş hekimi ile kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının olması, hatırı sayılır oranda algoloji bölümlerinde görevli hekimlerinde bunu takip ediyor olması, ağrı konusunda hipnoterapinin etkinliğinin gözle görünür bir sonucudur.
Modern alt yapılarını tamamlamış birçok gelişmiş ülkede kanunen, diğer ülkelerde herhangi bir yasal dayanağı olmadan yüzyıllardır süregelen bir hipnoterapinin varlığı hakkında detaylı bilgilere, birçok platformdaki hipnoz tarihçesi yazı ve araştırmaları ile ulaşabiliyoruz.
Ağrı ve hipnoterapi söz konusu olduğunda, etik olduğu tartışılmaz yayın kurullarında yüzlerce bilimsel araştırma bulabilirsiniz. Hatta hipnoterapi ile ilişkili tüm durumlar içinde en fazla araştırma sahibi olan konu ağrıdır denebilir.
Ağrı konusunda yoğun araştırmalar yapılmış olmasının iki büyük sebebi vardır. Ağrının yaşam kalitesi üzerine bozucu çok büyük bir etkisinin olması müdahale gereken bir durum olduğunu belirtmesi yönünden önemli bir sebepken, özellikle hipnoterapi açısından kronik ağrıların varlığı ikinci ancak daha önemli bir sebeptir.
Kronik ağrılar çoğu zaman modern tıp uygulamalarının bu konudaki etkisiz ya da yetersiz kalabiliyor olmaları, uzun süreli kullanımlardan kaynaklı ciddi yan etkileri beraberinde getirebiliyor olmaları elbette hem sağlık profesyonellerinde hem de bu ağrılara maruz kalan kişilerde farklı arayışlara yönelmelerine sebep olan önemli bir sağlık sorunudur.
Tüm bunlara ek olarak modern tıp uygulamalarının hem hastalığın kendisinin hem de sebep olduğu şikayetlerin tedavisinde sıklıkla yetersiz veya başarısız olduğu onkolojik durumlarda, bu yetersizlikten ve durumun ölümcül olmasından kaynaklı olarak gelişmiş ülkeler geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının kullanımı konusunun ülke sağlık politikaları açısından gündeme getirilmesine yol açmıştır.
Anestezi maddelerin kullanımının bilinmediği çağlarda adına hipnoz denmeden yapılmış olan telkinlerle sağlanan cerrahi müdahaleler ve diğer ağrılı durum müdahaleleri bu konuda hipnozu her zaman avantajlı durumda tutmuştur. Bu nedenle söz konusu gelişmiş ülkeler kanser vakalarındaki hipnoz çalışmalarına önceleri pek ses çıkarmamış ancak çalışma verileri toplandıkça tedavilerdeki kullanımının arttırılması yönünde onay ve teşviklere kadar varan destek sağlamışlardır. Bunun en iyi örneği WHO (World Health Organisation - Dünya Sağlık Örgütü) nun önümüzdeki yıllar için planladığı resmi politikasında geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarına ayrı bir önem vermiş olmasıdır.
Çaresiz kalındığı için uygulanmasına izin verilen kanser ve kronik ağrı konularında hipnoterapinin rüştünü ispat etmiş olması, diğer konularda da bilimsel çalışmaların önünü açmış ancak bunun yanında görüntülemeler kullanılarak etki mekanizması konusunda da merakları giderme çabaları da farklı bilimsel çalışmalar için itici güç olmuştur. Bu konuda sadece kanser değil, organ ampütasyonları gibi hipnozun etkinliğinin kıyaslanabileceği birçok durum da artık araştırmalara kaynak olabilmektedir.
Hem kronik nispeten iyi huylu hastalıklar hem de onkolojik hastalıklar, hastalığın kendi belirtilerinin yanında sıklıkla belirgin hayat konforunu, hareket kabiliyetini bozan ağrılarla seyretmekte olduğunu biliyoruz. Tüm bunlara ek olarak bu tür hastaların tedaviye riayeti ve uyumu da sıklıkla bozulmakta, psikolojik yan etkileri bazen yıkıcı seviyelere ulaşabilmektedir. Hipnoterapinin tecrübeli ve yetkin sağlık profesyonellerince uygulanması durumunda cerrahi tedaviler, kemoterapi veya radyoterapiler yapılırken karşılaşılan tedavi uyumu ve minimum psikolojik yan etki avantajlarının çok iyi bir şekilde kullanılabilmesini sağlar. Anestezinin yapılamadığı ya da minimumda tutulması gereken cerrahi durumlardaki kullanımı tam bir hayat kurtarıcıdır. Ancak bu hipnoanestezi uygulamalarının yine yetkin ve konuda tecrübeli sağlık profesyonelleri tarafından yapılması en önemli şarttır.
Günümüzde PET (Pozitron Emisyon Tomografisi) ve fMRI (Fonksiyonel MR) görüntülemeleri kullanılarak yapılmış olan yüzlerce kapsamlı "ağrı ve hipnoz" konusundaki bilimsel araştırmalar incelendiğinde ucuz, kolay, yan etkisiz ve etkin bir destek tedavi yöntemi olarak hipnozun kullanımının teşvik edilmesinin hem bilimsel hem de vicdani bir gereklilik olduğunun anlaşılacağı kanaatindeyim.
Dr. Sinan GÜZEL Klinik ve Uygulamalı Hipnoz Derneği Başkanı |